KAAN PINARCIOĞLU

Yozgatlı olmak Yozgat'ı sevmek

Soruyorlar bazen neden bu kadardüşkünsün Yozgat’a, nasıl oluyorda karşılıksız birşey hissedebiliyorsun diye... Bunu ben belki anlatamadım ama Faruk Coşkun hocam bunu çok iyi ifade etmiş... Bu vesileyle O’ nun bu kısa yazısını sizlerle paylaşmak istedim...

Yozgat'ı sevmek Mecnun'un Leyla'yı sevmesi gibidir.

 Dışarıdan bakan kara, kuru, çirkin bir kız görür Leylâ'yı.

Ama mecnunun gözü ondan başkasını görmez.

İşte Yozgatlı için Yozgat böyledir.

"Güleryüzlü şehir" olmaktır. Bayrak şairinin gözünde.

Ak sakallı Hızır"ın duasını almaktır Yozgatlı olmak.

Kaderinde gurbet vardır, Karnı gurbette doyar ama Bozok Yaylası da burnunda tüter her an...

Başkaları anlayamaz bu duyguyu.

Gurbette en güzel yerlerde yeşillikler, çeşit çeşit güzellikler içinde yaşarken bozkırları, yağan karı özlemektir Yozgatlı olmak.

Ulaşmasını bilirseniz; sert rüzgarların kavurduğu o sert görünüşünün altında ipek gibi bir kalp bulursunuz.

Vatanına, Bayrağına, Milletine, İnancına ve namusuna dil uzatan oldu mu aslan kesilir kadını erkeği Yozgatlının.

Yozgatlı olmak Soğluk gibi başı dumanlı olmaktır.

Kurbanlık koç gibi kınalanıp askere yollanmaktır kınalı Hasan gibi.

Saçın neden kınalı diyen komutanına; şehit olduktan sonra anasının mektubuyla cevap vermektir Yozgatlı olmak...

Yozgatlı olmak  sürmeli bey olmaktır, Ziya olmaktır, Çeşka kalesidir, Cehriliktir, Çamlıkta püfür püfür esmek, Delice coşmaktır bazan...

Naneli çeşmeden, Kum dökenden, soğuk sudan ya da şebekten su  içmek, Çapanoğlu Büyük cami'de namaz kılmaktır.

Yozgatlı olmak Boğazlıyan cavlakta, Sarıkaya, Sorgun, Saraykent, Yerköy kaplıcalarında çimmek ya da yunmaktır.

Yozgatlı olmak Vatan Millet Bayrak için gözünü kırpmadan canını verip, ihmal edilmektir. Devlet yatırımlarının en az ve gayrisafi milli hasıla aldığı pay en az olan illerden  iri olmasına karşın, devletine bağlılığından zerre sapmamaktır.

Gelen devlet görevlilerinin ağlayarak geldiği, giderken de ağlayarak gittiği yerdir Yozgat.

Türkülerle ağlayıp, Türkülerle gülmektir Yozgatlı olmak.

Ziyanın atını pazara tutmaktır, Hastalığının yanında "zehirden acı baş tabiplere" tahammül etmektir.

İki ay yazını doya doya on aya bedel yaşamaktır  Yozgatlı olmak.

Hüznî Baba’nın;

Lem yezelsin, Lâ yüs'elsin

Haşâ karışılmaz işine

İki ay yazın var

Onu da al kat kışına

dediği gibi....

Kendi yanlışlarıyla alay edebilme olgunluğudur Yozgatlı olmak. Abbas Sayar'ın dediği gibi:

Gündüz oruç, gece kumar

Deli gönül cennet umar.

Ya da  Alcılı Kasımın dediği gibi nasihat etmektir;

Baş olanlar övünmesin

Ne gelirse başa gelir

Diz toprağa dayanır da

Baş düşerse taşa gelir.

Yozgat Parmak çörektir, Arabaşıdır, Firiktir, Hediktir, kavurgadır, Tandır kebabıdır, Testi Kebabıdır, Kıymalı pidedir.

Oğuz lisanıyla konuşup hor görülmektir Yozgatlı olmak.

Fareye sıçan , Makasa sındı, Banyoya çimmek veya yunmak, siparişe ismarıç, Lahanaya kelem dediği için... vb. Vb.

İlk özel gazeteyi çıkaran, ilk defa posta pulunu kullanan Agah Efendi'yi yetiştirmektir,  Kurtuluş savaşında ordunun ihtiyacını karşılayıp cezalı diye adı çıkmaktır.

Taş Mektebinde Osmanlı coğrafyasının her tarafından  "Leyli-i meccanî" öğrenci okutup önemli devlet adamı, bilim ve sanat insanı yetiştirmektir.

Yozgat dışında 66 plaka aramaktır Yozgatlı olmak.

Dedikodusu bol olsa da, çekememezlik hat safhada olsada, Yozgat tabiri ile günülemek ruhumuza işlese de gurbette birbirini çok sevmektir.

Onunla olduğunda şikayet edip ayrıldığında özlemektir Yozgatlı olmak.

Bazen sadece Yozgatlı olduğunuz için horlanmak, bazen de tam tersi  el üstünde tutulmaktır.

Kısaca karşılıksız sevmektir Yozgatlı olmak.