SİNAN GÖZÜYAŞLI

Okuduğunuz makale
YARIM KALAN DEVRİMLER…
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Sinan Gözüyaşlı   /    Yarım Kalan Devrimler…

29 Kasim 2017 - 00:37

sinangozuyasli@yozgatsonsoz.com

Sinan Gözüyaşlı

SİNAN GÖZÜYAŞLI

Yarım Kalan Devrimler…

“Ahmaklar, memleketi, Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için,  bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklalini feda ediyorlar…”
Bu söz söylendikten sonra, Halide Edip ve Kara Vasfi bir süre susar. Ta ki, 1947 yılına kadar.
Marshall yardımları kapıdır. Plan, 1948-1951 arası devreye girer. İnönü ve mandacı saz ekibi, Atatürk’ün ölümünü beklemişlerdir.  Milletler Cemiyeti ve Marshall yardımları yağlı kete gibi gösterilerek, boyunduruk geçirilir memlekete.
Bu dönemde, Atatürk döneminde kurulan “Köy Enstitüleri, Yerli Uçak Fabrikası, Yerli Silah Fabrikası” tek tek kapatılır. Hatta haşhaş üretiminde dünya ihtiyacının yüzde 54 karşılanırken, el çektiriliriz. Tütün üretimi ve sonrası tohum üretimi yasaklanır memlekette. Yerli ve milli atılımlar tek tek ortadan kaldırılır. Artık, ülke yabancı sermaye şirketlerinin kontrolüne girmektedir.
İstihbarat örgütü, ülke güvenliği açısından vazgeçilmez olup,  ülke savunmasının da beyindir. Şimdi sıra ondadır. Atatürk tarafından Fevzi Çakmak’a 1926 yılında kurdurulan MEH (Milli Emniyet Hizmeti),  Marshall yardımlarıyla CIA’ya nikâhlanır. Bu milli kurum çalışanlarına ABD Konsolosluğu tarafından belirli bir dönem maaşta ödenir. 
1950 yılında İsrail’de kurulunca, oda dâhil olur bu nikâha. Ülkede,  CIA ajanları ve işbirlikçileri eliyle mandacılık politikaları uygulanmaya devam eder.  Demokrat Parti iktidara gelmiştir. 1951 yılında ilk imam hatip okulu açılır. “Mandacı zihniyete karşı olan, Atatürk Devrimlerine karşı, Yeni Bir Devrim” hızlandırılmıştır.
Ülke 1952 yılında NATO içerisine çekildikten sonra, içerdeki mandacıların etekleri zil çalar. Şimdi milleti oyalayacak ve de “Milli Devlet” anlayışından uzaklaştıracak ideolojilere gelmiştir sıra. Atatürk’ün anlaşılmasını engelleyecek “Kemalist İdeoloji”  ve İslam’ın anlaşılmasını engelleyecek  “İslamcı İdeoloji” üretilir. Bu ideolojiler, cemaatler, tarikatlar, dernekler, vakıflar ve de üretilen kontrollü gruplar aracılığıyla, toplumun damarlarına enjekte edilir.
Millet, milli değerlerden uzaklaştırılarak, dinin yorumlanmasına dayalı ayrılık ve mezhepsel bölünmelere itilmektedir. Milli üretim ve birliğe dayalı sistemin temelleri oyulmuştur. Yeni, sömürü ve çözümsüzlüğe dayalı mandacı sistem ve enstrümanlarıyla ikame edilmiştir. Siyasal ve ekonomik açıdan devlet ve toplum;  bu sömürü planının işlemesi üzerine yeniden inşa edilmeye başlanmıştır. Ülke kaynakları, şirketler, bankalar, bankerler ve bunların siyasi işbirlikçileri aracılığı ile sömürülmeye başlanmıştır. Bu sömürü çarkını gören, karşı çıkmak isteyen “Gerçek Vatanseverler” ise suikast ve darbelerle susturulmuş ya da yok edilmiştir.
“Atatürk Devrimlerine Karşı Devrim”  olarak oluşturulan bu sömürü düzenine, “Karşı Devrime, Karşı Devrim Yaparak”  karşılık vermek isteyen ve bunu siyasal alanda demokratik yollarla iktidarı ele alarak, yapmak isteyen “Necmettin Erbakan” olmuştur. Hoca, Arap milliyetçiği temelli din yorumu yerine, Anadolu kültürüyle yoğrulmuş bir İslam anlayışında birliği savunan birisiydi.  Erbakan hoca, ekonomi ve kültür ağırlıklı ürettiği “Milli Görüşü”, iktidara geldiği ilk andan itibaren uygulamaya koymak istemiştir.
Ülkenin kalkınması ve sanayi hamlelerini yaparak, mandacı boyunduruktan kurtulacağını savunmuştur. Milli bilinci ve ekonomiyi bu yolla güçlendirmek istemiştir. İslamcı İdeoloji mensupları Hoca’yı destekler gibi gözükseler de, Hoca’nın eylem ve ideallerini devamlı baltalamışlardır. “Hoca’nın fikir ve icraatlarını, kendi varlıkları için tehlike gören, mandacı siyaset ürünü, İslamcı İdeoloji ve Kemalist İdeoloji” savunucuları birlikte harekete ederek, bir irtica oyunu tezgahlamışlar ve  28 Şubat 1997 tarihinde hocanın önünü kesmişlerdir.
Buna rağmen Erbakan hoca, 15 Haziran 1997 tarihinde,  Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Mısır, Nijerya ve Malezya’dan oluşan D-8 (Gelişmekte Olan 8 İslam Ülkesi) birliğini sağlamayı başarabilmiştir. Şu anda bu birliğin etkinliği tartışılır durumda olsa da, yine de Hoca bunu başarmıştır. Burada Erbakan hoca hakkında yapılacak değerlendirmenin ideolojiler penceresinden bakılarak yapılmaması kanaatindeyim. Hoca’nın anlaşılmasının, milli kalkınmaya dair fikirlerinin öne çıkarılarak sağlanacağına inananlardanım. Ancak bu şekilde ön yargılardan uzak, gerçek bir değerlendirme yapabiliriz.
Kısaca memleketin, yaklaşık son 70 yıllık ahvali bu şekildedir.
Şimdi ise merak ediyorum. Türkiye’nin son 25 yılında yaşadıkları, ülke bağımsızlığını savunan ve milli bilince sahip kişiler tarafından mı planlandı?
Yoksa mandacı düzenini kuran, ülkeyi bölgelere ayırarak, şirketler aracılığıyla daha kolay sömürmek isteyenlerce mi planlandı?
Başka bir deyişle; Ülke de yaşananlar “Atatürk Devrimlerine Karşı Yapılan, Mandacı Devrimin Devamı mı?...”
Yoksa Erbakan Hoca’nın “Mandacı Devrime karşı, Yarım Kalan Devrimin Devamı mı?...”
Umarım cevap ikincisidir. Çünkü bu topraklarda ilelebet var olmanın tek yolu; Milli değerlerimizi koruyarak ve de ileri medeniyetler seviyesine ulaşarak, tam bağımsız bir ülke inşa etmemizden geçmektedir.
Atatürk devrimlerine küfretme yerine amacımız,  o devrimler ışığında “Aydın ve Milli Bilince” sahip bir toplum oluşturmak olmalıdır.
Saygı ve sevgiyle kalın..

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ

Yozgat

Yozgat Haber

Yozgat Son Dakika

Yozgatspor